TÜRKİYE'DE lisanslı yaklaşık 25 bin civarında teknik adam
var. Ama bizlerin aklına yerleşen 20'yi geçmez.
Her yıl yapılan kurslarla yeni yeni teknik adamlar Türk
futboluna kazandırılıyor. Ancak bu isimler ne yapıyor biliyor muyuz?
Futbol takımlarımız belirli isimler üzerinde kısır bir döngü
içinde. Anadolu takımları biraz kötüye gitmeye başladığında, Yılmaz Vural veya
Hikmet Karaman ismi gündeme gelir. PTT 1. Lig'de bu isimler eski futbolcular
olur.
Bir takımı küme düşürse de, kötü sonuçlar alsa da, herhangi
bir başarısı olmasa da aynı teknik adamlar kurtarıcı olarak taraftara sunulur.
Diğer büyük takımlarda da işin farkı yok. Galatasaray kötü giderse Fatih Terim,
Beşiktaş'ta Lucescu, Fenerbahçe'de herhangi bir Brezilyalı teknik adam hep
gündeme gelir. Ve tüm takımlar için ortak isim mutlaka Mustafa Denizli olur.
Milli takımdan, kulüp takımlarına kadar tümünde kurtarıcı isim O'dur.
Peki bu 25 bin teknik adam nerede? Eğer bu kişiler bir takım
çalıştırmayacaksa neden bu kursa katılıyorlar?
Önce bir gerçeğin altını çizelim:
Bu piyasada bir takım çalıştırmak için bilgi ve beceriden
çok, tanıdıklarınızın olması önemlidir. Bir başkan, sözünü dinleteceği teknik
adam ister. Akşam oturup maçı seyrederken kafasında kurduklarını, ertesi gün
hocaya iletip, sonrasında takım sahaya onun istediği gibi çıktığında, bunun
gururunu yaşamayı düşler.
Türk futbolunun neden ilerlemediği, başarının neden
gelmediği soruluyor. Yanıt aslında basit.
Türk futbolunu yöneten veya yönlendirenler, ahbap-dost
ilişkisi yerine hak edene görev verirse bu iş düzelir. Daha da önemlisi, biz ne
zaman yurt dışına futbolcu yerine, teknik adam göndeririz, işte o zaman
futbolumuz ilerliyor demektir.
Ama yurt dışında maalesef dayımız yok!