16 Nisan 2013.
Türkiye büyük bir değerini kaybetti.
Dört yaşından beri tanıdığım, can yoldaşım, kadim dostum
Aytuğ A. Şentürk hayatını kaybetti.
Türkiye'nin Stephen Hawking'i yok artık. En
son konuştuğumuzda Beşiktaş demiştik. Ben, Aytuğ Beşiktaşlıyız. Yıldırım
Demirören'e o kadar çok kızardı ki, " birgün onu görsem, çok kötü
kızacağım" diyordu. Ama o kızamazdı ki, o kimseyi incitemezdi.
Aytuğ'a
aslında kızmasına gerek olmadığını anlattım. Kızma dedim, kızma çünkü
Beşiktaş'ta öyle şeyler unutuldu, öyle şeyler değişti ki inanamazsın.
Baba Hakkı bile ıslıklandı ve futbolu bıraktı, dedim.
Şimdi, hak, şeref diyen bizlerin babaları, abileri ıslıkladı
Baba Hakkı'yı dedim.
Herşey değişir, o kızdığın Yıldırım Demirören bile kahraman
diye geri çağırıl, sonra sen üzülürsün dedim.
Yok, demişti. O kadarda değil. Ama bir kaç durumu daha
hatırlattım ona...
Kimler ıslıklanmadı. Kimler yuhalanmadı hatırlamazmısın
dedim. Feyyaz'ı unutma dedim.
Ama en önemlisi Süleyman Seba'yı hatırlattım.
Hatırlarmısın dedim. Süleyman başkanımız nasıl gitti.
Ondan
sonra başkan olan sayın Serdar Bilgili ve ekibi " Ahmet dursun, Seba
gitsin" sloganını arkalarına alıp koltuğa geldiler.
O ekipte kimler vardı hatırlıyormusun dedim.
O ekipte
olanlardan biri şimdi senin kızdığın ve şu an Beşiktaşımızın başkanı. Ve
şimdilerde " Ahmet dursun, Seba gitsin" diyenler Süleyman Seba'nın
yanından ayrılmıyorlar.
Boşver Aytuğ, boşver. Bizler ıslıkladıklarımızı başımıza taç
yaparız. Baş üstünde tutmamız gerekenleri gitsin diye bağırır sonra arkasına
sığınırız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder