8 Haziran 2015 Pazartesi

Aynı Mahallenin Çocukları...

Artık yazmak istemediğimi defalarca kendime söyledim. Çünkü, sıkılmıştım. Yazıyorduk, çiziyorduk ama anlamak istemeyen beyinler bir türlü almıyordu, anlamıyordu. Anlatılmak istenene bakmıyordu kimse, içinden kendini ilgilendiren küçük bölgeleri alıp, maalesef Türk futbolunun geleceğini değil, kendi geleceğini şekillendirmeye çalışıyordu. Bu nedenler başta olmak üzere, benim yazdıklarımın bir faydası olmadığını düşündüğüm için uzun süredir yazmadım. Ancak, son zamanlarda olanlar artık kalemi tekrar ele almanın zamanı geldi diye düşündürdü beni. Uzatmaya gerek yok. Burada, sadece Beşiktaş sorunu olarak bakmayalım. Türk futbolunun sorunu olarak görelim ve bakalım. Her toplumun kendi değerleri vardır. Bu değerlere verilen önem ilerlemeyi, bu değerlerin unutulması veya zedelenmesi gerilemeyi tetikler. İşte futbol kulüplerinde var olan sorunlarda bu düşünce ile paralel gitmektedir. Şimdi gelelim Beşiktaş’a. Beşiktaş içinde sorunların var olması “ Ahmet dursun, Seba gitsin “ sözüyle başladı. Aynı mahallenin gençleri sonrasında o koltuğun sahipleri oldu. Kurulduğu günden bu yana var olan değerler, endüstriel futbol anlayışının tam tersi olarak ilerledi. Bu anlayışın son temsilcisi ise Süleyman Seba olarak gözüktü. Ancak bu değerler takım içinde devam ederken, mahallenin BEYAZ Beşiktaşlıları Süleyman Seba’yı başkanlıktan bir şekilde indirerek başa geçtiler. O zaman diliminde var olan isimler sırayla Beşiktaş başkanı oldular. O gün küfür veya sloganlarla Süleyman Seba’ya tepki veren veya verdirenler Beşiktaş yönetimine ortak olanlar değil mi ? Sorun sonrasında daha büyüdü. Bir taraf yani KULÜP değerleri içinde saklamaya çalışırken 13. Kat başka bir biçimde yönetiliyordu. Ne yar’dan, ne ser’den vazgeçildi. Sen ikisini bir arada yürütmeye çalışırken rakiplerin endüstriel futbolun tüm yapılması gerekenlerini uyguladı. Beşiktaş’ın ilerlememe nedeni ikilem içinde kalması oldu. Taraftarın büyük bir kısmı bu değerlere önem verdi ama diğer bir yandan rakiplerle yarışmak adına değerlerin yok oluşuna tempo bile tutuldu. Bu tempo bazen “ Ahmet dursun, Seba gitsin” oldu, bazen “ Yetmez Demirören” oldu. Beşiktaş, her zaman bu doğruları aradı, istedi ama diğer yandan yarışın içinde olmak için KAPİTALİST düzenin parçası olmayı kabullenmeye başladı. İşte sorun burada. Bu ikilemden kurtulamadığı sürece bu sorunlar devam edecek. Ya değerler ön planda olarak devam edilerek mahallenin BEYAZ çocukları artık ellerini bu kulüpten çekecek veya bu kulüp satılıp ENDÜSTRİEL futbolun esareti altında siyahla, beyaz grileşecek. Artık bu karar verilmeli, yoksa bu işin sonu iyiye gitmiyor. Bu güne gelmiyorum bile. Yanan evden girip, fedalar sonrasında anlatılacaklar fazla ama özü, birileri zamanında tempo tutturduğun büyük başkanın takipçisi gibi davranıyor ve kimse buna aldırış etmiyorsa diyecek söz bulamıyorum. Size bol aynı mahallenin BEYAZ çocuklarıyla mutluluklar.

Hiç yorum yok:

TRANSFER ŞAMPİYONLUĞU SMS'DEN GEÇER

 Türkiye'de özel televizyon kanalları ilk kurulduğunda birçok ünlü isim bu kanallara alındı. Sunuculuk, diziler, yarışmalar ve en önemli...