Ligin ikinci haftasında oynanan derbi öncesinde gazetemizin
spor müdürü Orhan Balal’la konuştuğumda, kendisiyle ortak bir düşüncedeydik.
Beşiktaş kaybederse kazanabilir.
Beşiktaş kaybetmedi. Beşiktaş ve Beşiktaşlı yıllardır tüm
işler kötü giderken alınan bir galibiyet veya iyi sonuçla geleceğe dair
kazanımları öteledi.
Aslında herşeyin başlangıcı, Matheus’un gelmeyip, yerine Del
Bosque’nin gelmesiyle başladı. Sonra üzerine Rıza hoca ile alınan 3-4’lük
Fenerbahçe galibiyeti maalesef bizim hep
doğru yola girmemizi engelledi. Belki ligin ikinci haftasında alınacak bir
yenilgi bugün daha farklı bakmamızı sağlayabilirdi. Orhan abi “koşan kazanır”
diyor. Beşiktaş koştuğu için kazanıyor diyor. Ancak önünde Gaziantep gibi koşan
bir takım çıkınca maalesef birşey yapamıyor. Çünkü Beşiktaşın elinde koşmanın
dışında ferdi yetenek veya futbol üstünlüğü olan bir futbolcu yok. Fernandes
teknik bir oyuncu olmasına rağmen, özel yaşantısına dikkat etmemesi, ve kendi
istediği zaman oynaması. Oyun içinde dikine oynamak ve takım oyunu yerine
artistik haraketleri tercih etmesi
maalesef Beşiktaş adına aleyhe sonuçlar doğuruyor. Taraftar, bu tip
haraketler ve oyun tarzını sevebilir ancak, eğer genç, koşan bir takım
oluşturacağım dersen Fernandes gibi düşünenlerinde bu takımda olmaması lazım.
Gaziantep ve Niğde maçları Beşiktaş takımı ve Samet hoca
için önemli bir fırsat olmuştur. Eksikler görülmüş, hatalar anlaşılmış
olmalıdır.
Beşiktaş’ın geleceği diye düşünülen gençlerin hangisini alıp
A takımda oynatırsınız bir düşünün.
Artık Beşiktaş’ın nasıl oynadığı, ne yapmak
istediği anlaşıldı. Önünde Sivasspor maçı var. Bu maçtan galip ayrılma şanşı
çok düşük. Çünkü rakibi, kendisi gibi koşan, önde baskı yapabilen bir takım.
Birde Samet hoca’dan bir ricam olacak. Eğer bu gençlere önem
veriyorsan, her maç sonrası onları ortaya atma hocam.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder