27 Ekim 2012 Cumartesi

ANLAMADIM ARKADAŞ

Beşiktaş, Kasımpaşaspor karşısında üç gollü bir galibiyet aldı. Kasımpaşayı ve aldığı puan kayıpları sonrasında Beşiktaş’ı merak ettiğim için Cuma akşamı Recep Tayyip Erdoğan stadında yerimi aldım.

Benim seyrettiğim Beşiktaş, ertesi gün gazetelerde methiyeler düzülen Beşiktaş değil. Fenerbahçeyi yenen, rakibi ısıran Kasımpaşa, bu maçta neredeyse lige havlu atmış bir takım görüntüsündeydi. Şota’nın gelişinden sonra takım içinde bütün dengeler bozulmuş. İşte bütün bunlara rağmen, Beşiktaş büyük bir takım gibi değil, İstanbul’a gelmiş Anadolu takımı gibi oynadı.

Oyunun kontrolünü rakibe vererek, hızlı adamlarıyla kontratak düşüncesini benimsetmiş Samet hoca. Ancak, Kasımpaşa oyunun kontrolünü almaktan aciz bir futbol oynamasına rağmen, Beşiktaş hocası ve oyuncularının herhangi bir B planları olmadığından organize bir futbol göremedik.

Anlamadıklarımı sıralamak gerekirse. Beşiktaş’ın sol kanadı tehlike çanları çalıyor. İsmail’in sakatlığı nedeniyle Uğur o bölgede deniyor, ancak İsmail’in defans anlayışı Uğur’dan farklı değil. Sağ taraf defansif iyi ancak, ofansif anlamda bir işe yaramıyor. Beşiktaş bütün oyun düzenini, Fernandes’in topu ileri taşımasına göre kurmuş. Bu anlayış ve oyun düzeni ancak, sıradan Anadolu kulüplerinde olur. Almedia’nın ceza sahasına girmediği, kanatlarda dolaştığı bir Beşiktaş’ı ben beğenmedim. Kasımpaşa maçında alınan galibiyet yine sünger çekti. O sünger kaldırılıp gerçekler görülmediği sürece Beşiktaşlı bu sene çok üzülür.

25 Ekim 2012 Perşembe

IŞIKLARI SÖNDÜR

Hepimiz hatırlarız, evimizde bir odadan çıkarken büyüklerimiz bize “ışığı kapat” derlerdi. Bu tasarruf için çok önemli. Hele ki bizlerin yaş grubunda olanlar, eski elektrik kesintisi günlerini çok iyi bildikleri için her odadan çıktığımızda ışıkları muhakkak kapatırdık. Çünkü bunu yapmazsak çok yüklü bir elektrik faturasıyla karşı karşıya kalacağımızı bize büyüklerimiz öğretti.
Trabzonspor maçından sonra iki şey konuşuldu. Son saniyede kaçan gol sonrasında yere yığılan futbolcular ve Beşiktaş ikinci başkanı Ahmet Nur Çebi’nin röportajı. Röportajın içeriğine hiç girmek istemiyorum. Çünkü Beşiktaş terbiyesi böyle bir konuyu konuşmayı bile reddeder. Beşiktaş ikinci başkanı aslında başında böyle bir içeriği reddedip o soruyu soran muhabirin ağzının payını vermesi gerekiyordu.
Benim asıl merak ettiğim ve sormak istediğim, bir televizyon kanalıyla röportaj yapacağım diye koskoca İnönü stadının ışıklarının yakılması nasıl bir keyiftir. Bu kadar tasarruf yapacağız naraları atılırken, Fikret Orman yetimin hakkını Quaresmaya yedirmem diye bağırırken, Stadın ışıklarının keyif için yakılması nasıl bir fedadır. Şimdi yönetim kurulu bir açıklama yaparak, Eriksson’a verilen tazminat gibi yönetici kendi cebinden verdi diyebilir. O zamanda biz sorarız o cepten verilen tazminatları havaya atacağınıza amatör branşlar için kullanın.
Bir diğer önemli husus ise, futbol federasyonunun koyduğu yasaklara uyulmaması. Stad içinde iki yerde röportaj izni var. Bunun dışında röportaj yapmak yasak. Ancak Beşiktaş yöneticileri tüm kuralları kendilerine uygun olarak yorumladıkları için maalesef bunu da görmezden geldiler. Beşiktaşlı, yere yığılan futbolculardan memnun ancak unutulan bir gerçek var. Beşiktaş 12. sırada ve maalesef düşme hattındaki takımla arasında 2 puan var. Hepinize iyi bayramlar.

17 Ekim 2012 Çarşamba

Milli Takım ve Beşiktaş...


Beşiktaş ve Trabzonspor taraftarı son günlerde milli takıma oyuncu verememe konusunda oldukça sıkıntılı.

Beşiktaşlılar, milli takıma oyuncu verilmemesini hocanın tercihlerini Galatasaray ve Fenerbahçelilerden yana kullanarak duygusal davrandığını düşünüyorlar.

Gelin buna bir bakalım. Abdullah hoca neden Beşiktaş takımından oyuncu almıyor ?

Son oynanan Fenerbahçe maçının kadrosundan yola çıkarsak. Kale bir yabancıya teslim edilmiş. Geleceğin yeteneği olarak lanse edilen Cenk, kendi takımında güvenilmesiği için Mc Gregor kalede. Sağ bek Hilbert, sol bek Escude. Sivok ve Toroman defansın göbeği. Şimdi milli takıma bu defanstan kimi alırsınız ? Olcay Şahan, Necip, Veli,Fernandes,Uğur. İki oyuncu yabancı oldukları için mümkün değil. Olcay milli takımda oynayacak durumda değil. Selçuk İnan’ın alınmadığı bir orta sahada Necip olsun demek lüks, Uğur Boral milli takıma girsin diyenin ağzına biber sürülür.

Şimdi gelelim forvete. Beşiktaş’ın ileri ucunda Almedia oynuyor. Kendisi Portekiz milli takımında olduğu için Türk milli takımına giremez. Yedeği Batuhan ise Beşiktaş onbirini zor bulurken durum biraz zor. Şimdi milli takımı düşünürsek, Hasan Ali, Ömer, Hamit, Egemen’den oluşan defanstan kimi çıkartıp Beşiktaş defansından birni koyarsınız. Sercan, Arda, Emre,Topal’dan kimi çıkartıp Olcay’ı, Uğur’u veya Necip’i koyarsınız ?

Forvet hattında, Mevlüt, Burak, Umut gibi isimler var. Şimdi hangisini çıkartıp Batuhan’ı alırsınız ? Tüm bunlara rağmen, Abdullah Avcı son alınan mağlubiyetle sadece küçük takımların kontraatak teknik direktörü olduğunu gösterdi. Yeni hedef 2016, olmadı 2056 veya bilemedin 2126. Hedef bizden, tutturmak milli takımdan.

10 Ekim 2012 Çarşamba

BEŞİKTAŞ YÖNETİMİNİ ALKIŞLIYORUM...


Beşiktaş yönetimi göreve geldiği günden bu yana vaadlerinden bir tanesini sonunda yerine getirdi.

Beşiktaş yönetimi “küçüleceğiz” diyordu ve sonunda bunu başardı.

Eski Türk filmlerinde var olan bir replik aklıma geldi Pazar akşamı derbiyi seyrederken. “ Benden nefret et, ama bana acıma” Üçüncü golden sonra Fenerbahçe top çevirdi, gol atmamak için uğraştı. Kırk yıllık Beşiktaşlılık hayatımda nice yenilgi gördüm. Nice maçta kahroldum, ancak ilk defa bu kadar aciz durumda olan bir Beşiktaş izledim.

Maç bitti, ve sonrasında asıl büyük komedi seyre sunuldu. Bu yenilgi sonrasında tepkilerden kurtulmak için Quaresmaya Af söz konusu oldu. Ligin başından bu yana “oynatmayacağız” diyenler bir anda can simidi olarak Quaresma ismini piyasaya sürdüler. Bu bir gerçekse sadece “tükürdüğünü yalamak” olur. Yok eğer gerçek değilse ve sadece tepkileri yok etmekse, taraftarla dalga geçmektir. Benim inandığım ikinci seçenek. Yani böyle bir af yok, sadece bir akıllının yönetime verdiği tavsiyeyle böyle bir haber ortaya atarak taraftar tepkisinden kurtulma. Ancak hesaplanmayan ve bunun yeteri kadar etki etmesini engelleyen maalesef Alex’in durumu oldu. Yani bu durum başka haberlerle eriyip gitti. Geriye küçülme vaadini gerçekleştiren bir Beşiktaş yönetimi kaldı.

Yönetime gelindiği günden bu yana yapılanları, daha doğrusu söylenenin tam tersi yapılanları bir kenara bırakalım. Sadece 2004 yılına geri dönelim. 2004 seçimlerinde Yıldırım Demirören’e oldukça sert muhalefet yapan sayın Orman sonrasında federasyon için kendisine ricacı olmuştu. Şimdi bu seçimlere dönelim ve soralım. Murat Aksu gibi çok güçlü bir rakip karşısında 20 sandıktan birinci çıkıldığında ne denmişti. “ Tüm sandıklar artık Demirören’in” bu seçimlerde açık farkla kazanan Orman yönetimi “Hesap soracağız” derken, icazet olmasa hangi sandıktan oy alabilirdi ? 

Oturun düşünün ve cevabını verin bakalım.

5 Ekim 2012 Cuma

DERBİYİ KİM KAZANIR ?

7 Ekim 2012
Fenerbahçe - Beşiktaş derbisi oynanacak.

Haftasonu oynanacak derbi iki teknik adamın takımlarının başında kalabilmeleri ve ellerinin güçlenebilmesi için fırsat.
Beşiktaş üst üste aldığı yenilgiler sonrasında bu derbiye mutlak galibiyet paralosuyla çıkacak. Fenerbahçenin hafta içi Avrupa liginde almış olduğu galibiyet Aykut hocaya şimdilik bir kredi daha kazandırdı, ancak Samet hoca için aynı şey geçerli değil. Her iki takım geçen hafta içinde yıldız oyuncuları ile yollarını ayırdı. 

Beşiktaş nasıl kazanır ?

Beşiktaş ligin başından bu yana koşarak kazanmaya çalışıyor. Ancak karşısında kendi gibi koşan bir takım olduğunda maalesef iki sefer kaybetti. Gaziantepspor maçı aslında iyi bir uyarı olarak kabul edilmesi gerekirker, Orhan Gülle'nin son dakikada attığı gol, tesadüf olarak algılandığı için üzerinde durulmadı. Oysa ikinci yarıda Gaziantepspor'un önde baskı kurması ve Fernandesi tutma planı, bir sonraki maçta Rıza hocaya Beşiktaş'ın şifresini vermişti. Beşiktaş ligin başında Samet hocayla anlaşmaya vardığında tecrübeli oyuncularla, gençleri harman ettiklerini ve iyi bir kaynaşma yaklandığı söylenmişti. Karabük ve Elazığ galibiyetleri ise bu durumun doğru olduğunu düşündürdü. Fakat alınan iki mağlubiyet sonrasında Samet hocanın, yedek kulübesi hakkında söyledikleri ve gençleri ortaya atması aslında tüm bu söylenenlerin maalesef lafta kaldığının kanıtı oldu. Avrupa liginde önemli bir galibiyet alarak moralli olan Fenerbahçeyi yenebilmek için Beşiktaş yine çok koşmalı ama bunu yaparken elinde olan teknik adamların oynamak istemesini sağlamasını gerekiyor. Fernandes, Almedia, Veli gibi Beşiktaş için önemli oyuncular maalesef son haftalarda verimli olamadıkları için gereken galibiyetler gelemiyor. 
1- Fenerbahçeyi üzerine çekmeyecek.
2- Muhakkak iki forvetle sahaya çıkacak
3- Defans kurgusunda yer alan bekler ve stoperler kanatları korumak yerine önceliği göbeğe verecek. Eğer göbek kapatılmazsa, Fenerbahçe ileri uç hattı kaleci ile karşı karşıya kalacaktır.
Beşiktaş bunlara dikkat ederse puan veya puanlar alabilir.
Ancak,Beşiktaş’ın Quaresmayı kaybetmesi sonrasında alacağı farklı bir mağlubiyet, Samet hocaya ve takıma karşı sessiz olan karşı çıkışı yükseltecektir.
Kağıt üstünde bakıldığında, Fenerbahçe’nin derbiyi kazanacağı gözüküyor. Ancak, derbilerin havası başkadır.  Quaresmanın gidişi ve son anlaşma zemininde çökmesi nedeniyle, Beşiktaş içindeki Mendes’e bağlı diğer Portekizlilerin artık oynamayacağını düşündüğümden, Beşiktaş’ın derbiyi kazanma ihtimali hatta az farkla kaybetme ihtimali çok düşük. Maalesef Samet hoca bu derbi sonrası ilk istifa sinyalini verir.

Fenerbahçe nasıl kazanır ?

M. Gladbach maçında Caner, Gökhan Meireless, Baroni ve Kuyt çok iyi oynadı. Aykut hoca büyük ihtimalle aynı kadro ile sahaya çıkacaktır. Avrupa liginden yorgun dönmeleri dezavantaj gibi gözüksede aynı planı uygulamaları açısından büyük avantaj.
Fenerbahçe karşısında Fernandes'i Mehmet Topal tutması, Meireless'in oyuna yön vererek, Baroninin kendisine gelen topları doğru dağıtması durumunda Fenerbahçe çok rahat bir galibiyet alacaktır.
Ancak, Galatasaray'ın düştüğü hataya düşüp bu maçı kesin alacaklarına inanıp rakibi hafife alırlarsa, Avrupa liginin suskunluğu " Alex" sesleriyle bozulur.




3 Ekim 2012 Çarşamba

EY KADIN MİLLETİ....


Bu haftasonu derbi var. Fenerbahçenin cezası nedeniyle kadın ve çocuk taraftarın izleyeceği derbi ligimizdeki son cezalı maç olur umudundayım.

İki senedir CEZA olarak yapılan uygulama kadın taraftarlar tarafından sevilmiş gözükmesine rağmen bu işin gerçek yüzü bir türlü görülmek istenmiyor.

Ey kadın milleti, bir düşünün. Kadın ve çocuk taraftara ayrılan kontenjan kaldırıldı farkında değilsiniz.
Bu uygulama bir CEZA. Yani erkeklere, futbolculara, televizyonda maçı seyredenlere verilen bir ceza. 
Yıllardır, kadın haklarından bahsedenler, feministler nerede ? Neden bir kadın hakları derneği bu duruma tepki göstermiyor ? Neden hiçbir kadın “ beni bir CEZA olarak kullanıyorsunuz” demiyor.

Ey kadın milleti.

Siz maçı seyretmeye gitmiyorsunuz. Çünkü gittiğiniz yeri bir stad, bir maç olarak görmüyor. Sadece gezmeye gitmek veya güne gitmekle farklı görmüyorsunuz.

Ey kadın milleti.

Sarmalar, dolmalar,börekler hazırlanıp, el örgülerinizi aldıktan sonra mahalledeki arkadaşlarınızı toplayıp Şükrü Saraçoğlu stadının çimenlerine bakarak hazırladığınız nevaleyi mideye indirirken yirmi iki tane koşan adamın ne yaptığını merak ediyorsunuz.

Şimdi bunları yazdım diye kızabilirsiniz ama bir gerçeği örneklemek lazım. Fenerbahçe atağa kalkıyor çığlık sesleri, Trabzonspor atağa kalkıyor yine çığlık sesleri. Faul oluyor çığlık, ofsayta çığlık, maç bitiyor çığlık, maç başlıyor çığlık. Gol atılınca “ GOLLLLLLL” denir.  Gol yenildiğinde susulur. Bu tüm takımların kadın taraftarları için geçerli. Belki Beşiktaşın dişi kartalları hariç olabilir. Çünkü o stada ceza olmadanda gelen kadın taraftar olduğu için sorun yok gibi gözüküyor.

Ey kadın milleti.

Bu haftasonu derbi var ve yine CEZA olarak kadınlar gelecek. Sizlerden tek ricam ceza olmadığınızı ispat etmek için bu maça gelmeyin. Veya gelsenizde elinize çekirdek alın, sessizliğinizi bozmadan el işi yaparak maçı veya elinizdeki telefonla dizilerinizi seyredin. Çünkü dünya kupasında vuvuzeladan yeteri kadar çektik. 

Artık bu zulmü bize çektirmeyin.

TRANSFER ŞAMPİYONLUĞU SMS'DEN GEÇER

 Türkiye'de özel televizyon kanalları ilk kurulduğunda birçok ünlü isim bu kanallara alındı. Sunuculuk, diziler, yarışmalar ve en önemli...