29 Aralık 2012 Cumartesi

BURAK YILMAZ...


Türk futbolunda olmandan utandım. 

Gol kralı olmandan utandım. 

Taraftarı olduğum takımda oynamandan utandım.

Trabzonspor - Galatasaray maçının 54. dakikasında bu yazı yazıldı aslında. Galatasaray'ın golcüsü Burak Yılmaz kendini Celustka'nın önünde yere attı. Yüzünde öyle bir ifade vardı ki, sanki Celustka bacağını kırarcasına ona tekme atmış.

Eski takımına karşı oynarken, onu Burak Yılmaz yapan takıma karşı oynarken 54. dakikada yaptığı bir haraket. Aslında büyük bir hakaret. Trabzon'a yapılan bir hakaret. Türk futboluna yapılan bir hakaret.  Beşiktaş, Fenerbahçe , Trabzonspor gibi büyük takımlarda oynadı. Milli takımda oynadı. Büyük futbolcu oldu ama maalesef dürüst olamadı.

Bunun adı emek hırsızlığı.

Hakkımız olmayanı aldığımızda, olmayanı farkı gösterdiğimizde bize ne denir biliyorsunuz. Ticaret yaptığınızda karşınızdakini kandırıp hakkınız olmayanı aldığınızda size ne denir ? İşte, rakibini, yapmadığı bir durumu yapmış gibi gösterip emek hırsızlığı yaptığınızda ne olur ?

Şimdi Fatih hoca'ya sormak isterim. Hep dürüstlükten, adam olmaktan bahsedersiniz. Uefa kupasını aldığınızda emeğinizle, çalışarak ter dökerek aldınız. Şimdi takımında emeği çalan bir futbolcunun bulunmasını nasıl karşılıyor ?

Bunca yıldır futbolu yazarım. Ben böyle bir futbolcuyu görmek istemiyorum. Ben böyle bir futbolcunun Türk futbolunun değeri olarak görülmesini istemiyorum. Galatasaray yönetiminin, Galatasaraylının böyle bir futbolcuyu bünyesinde barındırması maalesef futbolumuza konan bir bombadır. Meireles veya Pascal'a laf edenler önce Burağı temizleyecek sonra konuşacak.


26 Aralık 2012 Çarşamba

QUARESMASPORLULAR...


Pazar günü yayınlanan Güneş gazetesini okuyanlar görmüştür. Sayın başkan Fikret Orman Milan Baros transferinin olmamasını Quaresmasporlulara bağladı.

Aylar evvelinde yazmıştık. Quaresma - Baros takası olacak demiştik. Birçok kimse ve yönetim bunu yalanlamış,  böyle bir durumun olmadığını belirtmişlerdi. Oysa bu saklanan gerçek, Beşiktaş başkanı tarafından gazete manşetlerine taşındı.

Çok sevdiğim, görüşlerine değer verdiğim kardeşim Tunga Fişekçioğlu ve ailesinin işlettiği  Kadıköy, Kalamışta çok güzel bir mekan var. Doğrusu Kalamış Fidèle belki sahibi Beşiktaşlı olduğu için bana çok sıcak geldi. Beşiktaşlıların artık Kalamışta gidebileceği bir yer var. İşte burada kendisiyle Quaresmayı ve yönetimi konuştuğumda yapılanların amatörlük olduğunu üstüne basa basa belirtti. Söylediklerini derlediğimde, ortaya şu sonuç çıkıyor.

Beşiktaş yönetimi, parası yüzünden Quaresma ile yollarını ayırdı, oynatmadı ama parasını verdi.

Nene transferi diye yola çıktı, yolda kaldı.

Kendi takımında yer bulamayan Baros'u alamadığı için taraftarını suçladı.

Yıldız ve pahalı oyuncu almayacağız, paramız yok diyerek etrafa haber yollarken, transfer etmek istediği oyuncunun yıllık ücretinin Quaresmadan fazla olduğu ortaya çıktı.

Beşiktaş yönetimi futbolda alınan sonuçlara bağladığı devamlılığı maalesef doğru zeminde olmadığından en ufak bir başarısızlıkta yıkılacağından Beşiktaş doğru yolda değil gibi.

Fidéle'de konuştuklarımız ne kadar can sıkıcı olsada, yediğim yemekler bir o kadar keyifliydi. Hele ki, yediğim papper steak dillere destan bütün sıkıntılarımı unutturdu. 


19 Aralık 2012 Çarşamba

ANAMIZIN LİGİ...


Yıllardır tek istediğimiz, tek gayemiz Avrupa kupalarında başarılı olabilmek.

Kulüp takımlarımız dünya yıldızlarını kadrolarına katmak için uğraşıyor. Ligimiz maddi değer bakımından dünya sıralamasında üst sıralarda yer alıyor. Ancak bir türlü istediğimizi elde edemiyoruz.

Yıllar evvel alınan bir Uefa Kupası, Süper kupa sonrasında büyük bir düşüş, milli takımlar kategorisinde ite kaka dünya ve avrupa üçüncülüğü. Peki neden böyle oluyor. Bu kadar büyük bir ilgi ve maddi yatırıma rağmen neden başarı yakalanamıyor ?

Digitürk, yıllardır ligimize büyük paralar vererek Türk futboluna katkıda bulunuyor.

Gelin ligimizin durumuna bir bakalım. En son oynanan derbiden yola çıkarak soralım. Dünya derbisi adı altında gazete manşetlerimizi süsleyen büyük maçı kaç kanal yayınlıyor ? Lig Tv dışında yayın yapan yabancı bir kanal varmı ? Azebaycan, Türkmenistan, Özbekistan bile ligimizi yayınlamazken biz neyin kandırmacasındayız.

Kayserispor - Kasımpaşaspor maçınıda Lig Tv yayınlıyor, dünya derbisi diye kendimizi kandırdığımız Galatasaray - Fenerbahçe maçınıda Lig Tv yayınlıyor. Yani ikisi arasında aslında bir fark yok.

Ligimize gelen yıldızları kapı önüne koyarız. Paralarını vermemek için her türlü yolu deneriz. Seneler evvel alınan kupalarla hala övünürüz. İlk alınan başarıda teknik adama karizması yok deriz. Şampiyonluğu boşver rakibimi 6-0 yeneyim yeter deriz. Ama ligimizi bir Allah'ın kuluna seyrettiremeyiz. Sonra da başarı ister dururuz. Biz bu kafayla ancak anamızın ligini seyrederiz.

6 Aralık 2012 Perşembe

MENEMEN...


Yeri gelir eleştirirsin. Yeri gelir kızarsın ama illa eleştireceğim diye konuşmaya başlarsan kendini rezil edersin.

Eski futbolcudan, gazetecilikten, yazarlıktan haberi olmayanı, biraz sesi fazla çıkanı yorumcu diye ekrana çıkartırsan, taraftarda bunu isterse sonunda olacağı budur.

Türk televizyonları, gazeteleri ve Türk futbolu neler gördü. Yazmayı, konuşmayı bilmeyen yorumcular. Hiçbir teknik adamı beğenmeyen, herşeye muhalefet olarak " ya tutarsa" diyen dinazor spor adamlarını.  Hepsine tahammül etti taraftar. Yeri geldi baş tacı ederek göklere çıkarttı. Yeri geldi inandı.

Son dönemin yükselen (! ) yorumcularından sevgili Sergen Yalçın ise Samet hocanın menemen yemesine takmış. Kendileri şampiyonluk maçından sonra eğlenmeye gitmiş, ardından kupa maçını kaybetmişler ve bu eğlencenin hesabı sorulmuş.

Menemen yedikleri için. Futbolcuları ile abi, kardeş olduğu için ondan da hesap sorarlarmış.

Sergen efendiye bir kaç kelam etmek gerekir. Kendisine Türk futboluna yaptıklarını sormak lazım. 

Tanrı vergisi yeteneğini niye boşa harcadığını, kötü örnek olduğunu, insanları neden ayarttığını sormak lazım. Sadece maddi nedenlerle tüm takımları dolaşmasını sormak lazım. sadece kendisi için Chelsea maçını kazanmasını sormak lazım.

 İstediği zaman oynayıp, istemediğinde yan gelip yatmasını sormak lazım. Bence o bunlarla ilgili, kendi futbolculuğu ile ilgili konuştuktan sonra içine emek katılarak yapılan menemen partisini eleştirsin.


30 Kasım 2012 Cuma

Bir Dayım Bile Yok !


TÜRKİYE'DE lisanslı yaklaşık 25 bin civarında teknik adam var. Ama bizlerin aklına yerleşen 20'yi geçmez.
Her yıl yapılan kurslarla yeni yeni teknik adamlar Türk futboluna kazandırılıyor. Ancak bu isimler ne yapıyor biliyor muyuz?

Futbol takımlarımız belirli isimler üzerinde kısır bir döngü içinde. Anadolu takımları biraz kötüye gitmeye başladığında, Yılmaz Vural veya Hikmet Karaman ismi gündeme gelir. PTT 1. Lig'de bu isimler eski futbolcular olur.

Bir takımı küme düşürse de, kötü sonuçlar alsa da, herhangi bir başarısı olmasa da aynı teknik adamlar kurtarıcı olarak taraftara sunulur. Diğer büyük takımlarda da işin farkı yok. Galatasaray kötü giderse Fatih Terim, Beşiktaş'ta Lucescu, Fenerbahçe'de herhangi bir Brezilyalı teknik adam hep gündeme gelir. Ve tüm takımlar için ortak isim mutlaka Mustafa Denizli olur. Milli takımdan, kulüp takımlarına kadar tümünde kurtarıcı isim O'dur.

Peki bu 25 bin teknik adam nerede? Eğer bu kişiler bir takım çalıştırmayacaksa neden bu kursa katılıyorlar?

Önce bir gerçeğin altını çizelim:

Bu piyasada bir takım çalıştırmak için bilgi ve beceriden çok, tanıdıklarınızın olması önemlidir. Bir başkan, sözünü dinleteceği teknik adam ister. Akşam oturup maçı seyrederken kafasında kurduklarını, ertesi gün hocaya iletip, sonrasında takım sahaya onun istediği gibi çıktığında, bunun gururunu yaşamayı düşler.
Türk futbolunun neden ilerlemediği, başarının neden gelmediği soruluyor. Yanıt aslında basit.

Türk futbolunu yöneten veya yönlendirenler, ahbap-dost ilişkisi yerine hak edene görev verirse bu iş düzelir. Daha da önemlisi, biz ne zaman yurt dışına futbolcu yerine, teknik adam göndeririz, işte o zaman futbolumuz ilerliyor demektir.

Ama yurt dışında maalesef dayımız yok!

22 Kasım 2012 Perşembe

BEŞİKTAŞLI OLMAK...


Antalyaspor maçını seyrederken Mustafa Denizli dönemi aklıma geldi. O zaman rakipler, Beşiktaş nasıl oynuyor anlamıyoruz demişlerdi.

Bende ligin başından bu yana Beşiktaş'ın hangi sistemle oynadığını anlamadım. Hücum var, defans yok. Dikine oynama var, geri dönüş yok. Koşmak var, pres var, gol var ama Beşikktaş ne oynuyor anlayan yok !

Alınan sonuçlara, oynanan futbola baktığımızda uzun yıllardır özlenen, istenen Beşiktaş şu an için sahada.
Artık Beşiktaşlı gol atacağını biliyor. Yenilmeyeceğine inanıyor. Bu çok önemli bir başarı. Bunu başaran ise Samet Aybaba. Tüm oyunculara güven aşılamış. Kendilerine güvenmelerini değil, hocalarının onlara güvendiğini göstermiş. İşte belki bu galibiyetlerin sırrı burada yatıyor.

Holosko geçen sene bu takıma giremeyeceğini biliyordu. Ama bu sene artık yerinin garanti olduğunu, ihtiyaç duyulduğunu anlıyor. Olcay, Necip, Oğuzhan, Ersan, Uğur bu takımda yerlerini garanti görüp tarihe isimlerini kazımak istiyorlar. Fernandes, Almedia artık bu takımda tek yıldız biziz demek istiyorlar. Hilbert belki Beşiktaş'ta futbolu bırakacak.

İşte, şimdilerde alınan başarıların sırrı  bu ayrıntılarda gizli. Samet Aybaba yıllardır beklediği, istediği Beşiktaş teknik direktörlüğünü kolay teslim etmeyecek. Futbolcularına futbolu değil, Beşiktaşlı olmayı öğretiyor. İşte yıllardır eksik olan ruh şimdi canlanmaya başladı.

İleride yenilgiler olacak. Bizler eleştireceğiz. İnanılmaz hatalarla kayıplar, en olmadık sonuçları beraberinde getirecek. Ama bir gerçek var. Beşiktaş futbol takımı Samet Aybaba'yla Beşiktaşlı olmayı öğrenecek.


15 Kasım 2012 Perşembe

FERNANDES...


Bursaspor maçından geriye kalan Fernandes'in sol dizine aldığı darbe sonucunda sakatlanması. Bütün Beşiktaşlılar'a; eyvah dedirten bu durum şu an için bütün planları alt üst etmiş durumda.

Beşiktaş tüm oyun sistemini ve lig planlamasını Fernandes üzerine kurduğu için böyle bir sakatlık can sıkıyor. Ligin başından bu yana oynanan oyuna baktığımızda topu ileriye taşımakta sadece Fernandes kullanıldığı için bu oyuncunun olmaması hücum gücünde büyük kayıp yaratacak gibi gözüküyor.

Bursaspor maçı sonrasında meydana gelen sakatlık aslında bunun nedeni. Çünkü Fernandes tek başına yapması gerekenden fazlasını yapıyor. Geçen sene yanında bulunan oyuncular nedeniyle dinlenerek oynayabilen oyuncu bu sene büyük bir hırsla oynayan takım içinde kendini FEDA ediyor. Oysa Samet hocanın Fernandes'i uyarması, oyun içinde belki gelişmiş bir Alex olarak kullanması bu sene umulduğundan daha iyi yere gelinmesini sağlayabilir.

Fernandes'in gol yollarına girmesi, pasör özelliğini ayağında top tutmadan yapması gerekirken maalesef gücünü sonuna kadar kullanıyor. İşte bu güç kullanımı sonrasında sakatlık olarak ortaya çıkabiliyor. Böyle devam ederse bu durum karşısında Fernandesin takım içinde kalması zor olacak gibi. Kendine çok dikkat eden bir yapısı var. Futbol hayatına zarar verebilecek b ir durumla karşılaşırsa bunu riske etmez.

Samet hocanın söylediği " takımı tutamıyoruz" lafı çok doğru. Kaybedilen puanlarda bu yüzden. Artık takımın durabilmeyi bilmesi şef olarak Fernandesi dinlemesi gerekiyor. Takımdaki diğer oyuncuların Fernandesin gücüne güç katması gerekiyor.


3 Kasım 2012 Cumartesi

DOĞRU YOL, EĞRİ SİSTEM


Kasımpaşa maçından sonra anlamadığımı yazmıştım. Alınan galibiyet, sorunların üstüne sünger çekiyor, bu sünger kaldırılmadığı sürece Beşiktaşlı çok kahrolur dedik ve sonrasında Ofspor karşısında az kalsın " Bir of çeksek karşı dağlar yıkılır" denecekti.

Oynanan maça iki yönlü bakmak lazım.

Öncelikle Samet hocanın Ofspor karşısına sadece yedek takımla çıkması çok doğal. Çünkü böyle maçlarda yedekleri görerek zorlu süreç için oyuncuları diri tutmak adına önemli sınavlar. Ancak, Beşiktaş'ın bu sefere küçülme politikası maalesef A takım'ın bile üst düzey olmaması nedeniyle yedekler 3. lig oyuncusu kıvamında.
İlk yarıda oynanan oyun ve sonuç bunun kanıtı. Ancak, ikinci yarıda oyuna giren iki oyuncu maçın seyrini tamamen değiştirdi. Yani, Ofspor'a iki Portekizli yetti, arttı, çok bile geldi.

Diğer bir yönden bakarsak.

Beşiktaşın seneye Avrupa kupasına gitmesi için ligde iyi bir sonuç alma ihtimali bu oyun tarzı ve anlayışı, oyuncu kalitesiyle zor gözüküyor. Bunun için tek şanş, eleme usulü kupa maçları sonucunda oynanacak bir final. Bu nedenle Samet hocanın, as kadro ile mücadele ederek, en azından böyle maçlarda oyun anlayışını tam olarak yerleştirmesi ve kazanılacak paraları kasasına koyması gerekiyor. Düşünün, olası bir elenme durumunda Beşiktaş'ın bütün hedefleri bitecekti.

Beşiktaş yönetimi devre arasında transfer yapacakları dedikodularını yayıyor. Oysa para olmadığını yedi düvele söylerken, bahsi geçen isimleri kadrosuna katması zor. Katsa bile onlara ödeme yapması daha zor.
Beşiktaşlı bu senesini heba edecek, önemli olan bu kadrodan bir veya iki genç çıkarsa ne ala. Yoksa çıkmak yerine twitt atarlarsa, rakiplerden Beşiktaş'a koca bir haha...


27 Ekim 2012 Cumartesi

ANLAMADIM ARKADAŞ

Beşiktaş, Kasımpaşaspor karşısında üç gollü bir galibiyet aldı. Kasımpaşayı ve aldığı puan kayıpları sonrasında Beşiktaş’ı merak ettiğim için Cuma akşamı Recep Tayyip Erdoğan stadında yerimi aldım.

Benim seyrettiğim Beşiktaş, ertesi gün gazetelerde methiyeler düzülen Beşiktaş değil. Fenerbahçeyi yenen, rakibi ısıran Kasımpaşa, bu maçta neredeyse lige havlu atmış bir takım görüntüsündeydi. Şota’nın gelişinden sonra takım içinde bütün dengeler bozulmuş. İşte bütün bunlara rağmen, Beşiktaş büyük bir takım gibi değil, İstanbul’a gelmiş Anadolu takımı gibi oynadı.

Oyunun kontrolünü rakibe vererek, hızlı adamlarıyla kontratak düşüncesini benimsetmiş Samet hoca. Ancak, Kasımpaşa oyunun kontrolünü almaktan aciz bir futbol oynamasına rağmen, Beşiktaş hocası ve oyuncularının herhangi bir B planları olmadığından organize bir futbol göremedik.

Anlamadıklarımı sıralamak gerekirse. Beşiktaş’ın sol kanadı tehlike çanları çalıyor. İsmail’in sakatlığı nedeniyle Uğur o bölgede deniyor, ancak İsmail’in defans anlayışı Uğur’dan farklı değil. Sağ taraf defansif iyi ancak, ofansif anlamda bir işe yaramıyor. Beşiktaş bütün oyun düzenini, Fernandes’in topu ileri taşımasına göre kurmuş. Bu anlayış ve oyun düzeni ancak, sıradan Anadolu kulüplerinde olur. Almedia’nın ceza sahasına girmediği, kanatlarda dolaştığı bir Beşiktaş’ı ben beğenmedim. Kasımpaşa maçında alınan galibiyet yine sünger çekti. O sünger kaldırılıp gerçekler görülmediği sürece Beşiktaşlı bu sene çok üzülür.

25 Ekim 2012 Perşembe

IŞIKLARI SÖNDÜR

Hepimiz hatırlarız, evimizde bir odadan çıkarken büyüklerimiz bize “ışığı kapat” derlerdi. Bu tasarruf için çok önemli. Hele ki bizlerin yaş grubunda olanlar, eski elektrik kesintisi günlerini çok iyi bildikleri için her odadan çıktığımızda ışıkları muhakkak kapatırdık. Çünkü bunu yapmazsak çok yüklü bir elektrik faturasıyla karşı karşıya kalacağımızı bize büyüklerimiz öğretti.
Trabzonspor maçından sonra iki şey konuşuldu. Son saniyede kaçan gol sonrasında yere yığılan futbolcular ve Beşiktaş ikinci başkanı Ahmet Nur Çebi’nin röportajı. Röportajın içeriğine hiç girmek istemiyorum. Çünkü Beşiktaş terbiyesi böyle bir konuyu konuşmayı bile reddeder. Beşiktaş ikinci başkanı aslında başında böyle bir içeriği reddedip o soruyu soran muhabirin ağzının payını vermesi gerekiyordu.
Benim asıl merak ettiğim ve sormak istediğim, bir televizyon kanalıyla röportaj yapacağım diye koskoca İnönü stadının ışıklarının yakılması nasıl bir keyiftir. Bu kadar tasarruf yapacağız naraları atılırken, Fikret Orman yetimin hakkını Quaresmaya yedirmem diye bağırırken, Stadın ışıklarının keyif için yakılması nasıl bir fedadır. Şimdi yönetim kurulu bir açıklama yaparak, Eriksson’a verilen tazminat gibi yönetici kendi cebinden verdi diyebilir. O zamanda biz sorarız o cepten verilen tazminatları havaya atacağınıza amatör branşlar için kullanın.
Bir diğer önemli husus ise, futbol federasyonunun koyduğu yasaklara uyulmaması. Stad içinde iki yerde röportaj izni var. Bunun dışında röportaj yapmak yasak. Ancak Beşiktaş yöneticileri tüm kuralları kendilerine uygun olarak yorumladıkları için maalesef bunu da görmezden geldiler. Beşiktaşlı, yere yığılan futbolculardan memnun ancak unutulan bir gerçek var. Beşiktaş 12. sırada ve maalesef düşme hattındaki takımla arasında 2 puan var. Hepinize iyi bayramlar.

17 Ekim 2012 Çarşamba

Milli Takım ve Beşiktaş...


Beşiktaş ve Trabzonspor taraftarı son günlerde milli takıma oyuncu verememe konusunda oldukça sıkıntılı.

Beşiktaşlılar, milli takıma oyuncu verilmemesini hocanın tercihlerini Galatasaray ve Fenerbahçelilerden yana kullanarak duygusal davrandığını düşünüyorlar.

Gelin buna bir bakalım. Abdullah hoca neden Beşiktaş takımından oyuncu almıyor ?

Son oynanan Fenerbahçe maçının kadrosundan yola çıkarsak. Kale bir yabancıya teslim edilmiş. Geleceğin yeteneği olarak lanse edilen Cenk, kendi takımında güvenilmesiği için Mc Gregor kalede. Sağ bek Hilbert, sol bek Escude. Sivok ve Toroman defansın göbeği. Şimdi milli takıma bu defanstan kimi alırsınız ? Olcay Şahan, Necip, Veli,Fernandes,Uğur. İki oyuncu yabancı oldukları için mümkün değil. Olcay milli takımda oynayacak durumda değil. Selçuk İnan’ın alınmadığı bir orta sahada Necip olsun demek lüks, Uğur Boral milli takıma girsin diyenin ağzına biber sürülür.

Şimdi gelelim forvete. Beşiktaş’ın ileri ucunda Almedia oynuyor. Kendisi Portekiz milli takımında olduğu için Türk milli takımına giremez. Yedeği Batuhan ise Beşiktaş onbirini zor bulurken durum biraz zor. Şimdi milli takımı düşünürsek, Hasan Ali, Ömer, Hamit, Egemen’den oluşan defanstan kimi çıkartıp Beşiktaş defansından birni koyarsınız. Sercan, Arda, Emre,Topal’dan kimi çıkartıp Olcay’ı, Uğur’u veya Necip’i koyarsınız ?

Forvet hattında, Mevlüt, Burak, Umut gibi isimler var. Şimdi hangisini çıkartıp Batuhan’ı alırsınız ? Tüm bunlara rağmen, Abdullah Avcı son alınan mağlubiyetle sadece küçük takımların kontraatak teknik direktörü olduğunu gösterdi. Yeni hedef 2016, olmadı 2056 veya bilemedin 2126. Hedef bizden, tutturmak milli takımdan.

10 Ekim 2012 Çarşamba

BEŞİKTAŞ YÖNETİMİNİ ALKIŞLIYORUM...


Beşiktaş yönetimi göreve geldiği günden bu yana vaadlerinden bir tanesini sonunda yerine getirdi.

Beşiktaş yönetimi “küçüleceğiz” diyordu ve sonunda bunu başardı.

Eski Türk filmlerinde var olan bir replik aklıma geldi Pazar akşamı derbiyi seyrederken. “ Benden nefret et, ama bana acıma” Üçüncü golden sonra Fenerbahçe top çevirdi, gol atmamak için uğraştı. Kırk yıllık Beşiktaşlılık hayatımda nice yenilgi gördüm. Nice maçta kahroldum, ancak ilk defa bu kadar aciz durumda olan bir Beşiktaş izledim.

Maç bitti, ve sonrasında asıl büyük komedi seyre sunuldu. Bu yenilgi sonrasında tepkilerden kurtulmak için Quaresmaya Af söz konusu oldu. Ligin başından bu yana “oynatmayacağız” diyenler bir anda can simidi olarak Quaresma ismini piyasaya sürdüler. Bu bir gerçekse sadece “tükürdüğünü yalamak” olur. Yok eğer gerçek değilse ve sadece tepkileri yok etmekse, taraftarla dalga geçmektir. Benim inandığım ikinci seçenek. Yani böyle bir af yok, sadece bir akıllının yönetime verdiği tavsiyeyle böyle bir haber ortaya atarak taraftar tepkisinden kurtulma. Ancak hesaplanmayan ve bunun yeteri kadar etki etmesini engelleyen maalesef Alex’in durumu oldu. Yani bu durum başka haberlerle eriyip gitti. Geriye küçülme vaadini gerçekleştiren bir Beşiktaş yönetimi kaldı.

Yönetime gelindiği günden bu yana yapılanları, daha doğrusu söylenenin tam tersi yapılanları bir kenara bırakalım. Sadece 2004 yılına geri dönelim. 2004 seçimlerinde Yıldırım Demirören’e oldukça sert muhalefet yapan sayın Orman sonrasında federasyon için kendisine ricacı olmuştu. Şimdi bu seçimlere dönelim ve soralım. Murat Aksu gibi çok güçlü bir rakip karşısında 20 sandıktan birinci çıkıldığında ne denmişti. “ Tüm sandıklar artık Demirören’in” bu seçimlerde açık farkla kazanan Orman yönetimi “Hesap soracağız” derken, icazet olmasa hangi sandıktan oy alabilirdi ? 

Oturun düşünün ve cevabını verin bakalım.

5 Ekim 2012 Cuma

DERBİYİ KİM KAZANIR ?

7 Ekim 2012
Fenerbahçe - Beşiktaş derbisi oynanacak.

Haftasonu oynanacak derbi iki teknik adamın takımlarının başında kalabilmeleri ve ellerinin güçlenebilmesi için fırsat.
Beşiktaş üst üste aldığı yenilgiler sonrasında bu derbiye mutlak galibiyet paralosuyla çıkacak. Fenerbahçenin hafta içi Avrupa liginde almış olduğu galibiyet Aykut hocaya şimdilik bir kredi daha kazandırdı, ancak Samet hoca için aynı şey geçerli değil. Her iki takım geçen hafta içinde yıldız oyuncuları ile yollarını ayırdı. 

Beşiktaş nasıl kazanır ?

Beşiktaş ligin başından bu yana koşarak kazanmaya çalışıyor. Ancak karşısında kendi gibi koşan bir takım olduğunda maalesef iki sefer kaybetti. Gaziantepspor maçı aslında iyi bir uyarı olarak kabul edilmesi gerekirker, Orhan Gülle'nin son dakikada attığı gol, tesadüf olarak algılandığı için üzerinde durulmadı. Oysa ikinci yarıda Gaziantepspor'un önde baskı kurması ve Fernandesi tutma planı, bir sonraki maçta Rıza hocaya Beşiktaş'ın şifresini vermişti. Beşiktaş ligin başında Samet hocayla anlaşmaya vardığında tecrübeli oyuncularla, gençleri harman ettiklerini ve iyi bir kaynaşma yaklandığı söylenmişti. Karabük ve Elazığ galibiyetleri ise bu durumun doğru olduğunu düşündürdü. Fakat alınan iki mağlubiyet sonrasında Samet hocanın, yedek kulübesi hakkında söyledikleri ve gençleri ortaya atması aslında tüm bu söylenenlerin maalesef lafta kaldığının kanıtı oldu. Avrupa liginde önemli bir galibiyet alarak moralli olan Fenerbahçeyi yenebilmek için Beşiktaş yine çok koşmalı ama bunu yaparken elinde olan teknik adamların oynamak istemesini sağlamasını gerekiyor. Fernandes, Almedia, Veli gibi Beşiktaş için önemli oyuncular maalesef son haftalarda verimli olamadıkları için gereken galibiyetler gelemiyor. 
1- Fenerbahçeyi üzerine çekmeyecek.
2- Muhakkak iki forvetle sahaya çıkacak
3- Defans kurgusunda yer alan bekler ve stoperler kanatları korumak yerine önceliği göbeğe verecek. Eğer göbek kapatılmazsa, Fenerbahçe ileri uç hattı kaleci ile karşı karşıya kalacaktır.
Beşiktaş bunlara dikkat ederse puan veya puanlar alabilir.
Ancak,Beşiktaş’ın Quaresmayı kaybetmesi sonrasında alacağı farklı bir mağlubiyet, Samet hocaya ve takıma karşı sessiz olan karşı çıkışı yükseltecektir.
Kağıt üstünde bakıldığında, Fenerbahçe’nin derbiyi kazanacağı gözüküyor. Ancak, derbilerin havası başkadır.  Quaresmanın gidişi ve son anlaşma zemininde çökmesi nedeniyle, Beşiktaş içindeki Mendes’e bağlı diğer Portekizlilerin artık oynamayacağını düşündüğümden, Beşiktaş’ın derbiyi kazanma ihtimali hatta az farkla kaybetme ihtimali çok düşük. Maalesef Samet hoca bu derbi sonrası ilk istifa sinyalini verir.

Fenerbahçe nasıl kazanır ?

M. Gladbach maçında Caner, Gökhan Meireless, Baroni ve Kuyt çok iyi oynadı. Aykut hoca büyük ihtimalle aynı kadro ile sahaya çıkacaktır. Avrupa liginden yorgun dönmeleri dezavantaj gibi gözüksede aynı planı uygulamaları açısından büyük avantaj.
Fenerbahçe karşısında Fernandes'i Mehmet Topal tutması, Meireless'in oyuna yön vererek, Baroninin kendisine gelen topları doğru dağıtması durumunda Fenerbahçe çok rahat bir galibiyet alacaktır.
Ancak, Galatasaray'ın düştüğü hataya düşüp bu maçı kesin alacaklarına inanıp rakibi hafife alırlarsa, Avrupa liginin suskunluğu " Alex" sesleriyle bozulur.




3 Ekim 2012 Çarşamba

EY KADIN MİLLETİ....


Bu haftasonu derbi var. Fenerbahçenin cezası nedeniyle kadın ve çocuk taraftarın izleyeceği derbi ligimizdeki son cezalı maç olur umudundayım.

İki senedir CEZA olarak yapılan uygulama kadın taraftarlar tarafından sevilmiş gözükmesine rağmen bu işin gerçek yüzü bir türlü görülmek istenmiyor.

Ey kadın milleti, bir düşünün. Kadın ve çocuk taraftara ayrılan kontenjan kaldırıldı farkında değilsiniz.
Bu uygulama bir CEZA. Yani erkeklere, futbolculara, televizyonda maçı seyredenlere verilen bir ceza. 
Yıllardır, kadın haklarından bahsedenler, feministler nerede ? Neden bir kadın hakları derneği bu duruma tepki göstermiyor ? Neden hiçbir kadın “ beni bir CEZA olarak kullanıyorsunuz” demiyor.

Ey kadın milleti.

Siz maçı seyretmeye gitmiyorsunuz. Çünkü gittiğiniz yeri bir stad, bir maç olarak görmüyor. Sadece gezmeye gitmek veya güne gitmekle farklı görmüyorsunuz.

Ey kadın milleti.

Sarmalar, dolmalar,börekler hazırlanıp, el örgülerinizi aldıktan sonra mahalledeki arkadaşlarınızı toplayıp Şükrü Saraçoğlu stadının çimenlerine bakarak hazırladığınız nevaleyi mideye indirirken yirmi iki tane koşan adamın ne yaptığını merak ediyorsunuz.

Şimdi bunları yazdım diye kızabilirsiniz ama bir gerçeği örneklemek lazım. Fenerbahçe atağa kalkıyor çığlık sesleri, Trabzonspor atağa kalkıyor yine çığlık sesleri. Faul oluyor çığlık, ofsayta çığlık, maç bitiyor çığlık, maç başlıyor çığlık. Gol atılınca “ GOLLLLLLL” denir.  Gol yenildiğinde susulur. Bu tüm takımların kadın taraftarları için geçerli. Belki Beşiktaşın dişi kartalları hariç olabilir. Çünkü o stada ceza olmadanda gelen kadın taraftar olduğu için sorun yok gibi gözüküyor.

Ey kadın milleti.

Bu haftasonu derbi var ve yine CEZA olarak kadınlar gelecek. Sizlerden tek ricam ceza olmadığınızı ispat etmek için bu maça gelmeyin. Veya gelsenizde elinize çekirdek alın, sessizliğinizi bozmadan el işi yaparak maçı veya elinizdeki telefonla dizilerinizi seyredin. Çünkü dünya kupasında vuvuzeladan yeteri kadar çektik. 

Artık bu zulmü bize çektirmeyin.

28 Eylül 2012 Cuma

GELECEĞİ KAZANMAK...


Ligin ikinci haftasında oynanan derbi öncesinde gazetemizin spor müdürü Orhan Balal’la konuştuğumda, kendisiyle ortak bir düşüncedeydik. Beşiktaş kaybederse kazanabilir.

Beşiktaş kaybetmedi. Beşiktaş ve Beşiktaşlı yıllardır tüm işler kötü giderken alınan bir galibiyet veya iyi sonuçla geleceğe dair kazanımları öteledi.

Aslında herşeyin başlangıcı, Matheus’un gelmeyip, yerine Del Bosque’nin gelmesiyle başladı. Sonra üzerine Rıza hoca ile alınan 3-4’lük Fenerbahçe galibiyeti  maalesef bizim hep doğru yola girmemizi engelledi. Belki ligin ikinci haftasında alınacak bir yenilgi bugün daha farklı bakmamızı sağlayabilirdi. Orhan abi “koşan kazanır” diyor. Beşiktaş koştuğu için kazanıyor diyor. Ancak önünde Gaziantep gibi koşan bir takım çıkınca maalesef birşey yapamıyor. Çünkü Beşiktaşın elinde koşmanın dışında ferdi yetenek veya futbol üstünlüğü olan bir futbolcu yok. Fernandes teknik bir oyuncu olmasına rağmen, özel yaşantısına dikkat etmemesi, ve kendi istediği zaman oynaması. Oyun içinde dikine oynamak ve takım oyunu yerine artistik haraketleri tercih etmesi  maalesef Beşiktaş adına aleyhe sonuçlar doğuruyor. Taraftar, bu tip haraketler ve oyun tarzını sevebilir ancak, eğer genç, koşan bir takım oluşturacağım dersen Fernandes gibi düşünenlerinde bu takımda olmaması lazım.

Gaziantep ve Niğde maçları Beşiktaş takımı ve Samet hoca için önemli bir fırsat olmuştur. Eksikler görülmüş, hatalar anlaşılmış olmalıdır.

Beşiktaş’ın geleceği diye düşünülen gençlerin hangisini alıp A takımda oynatırsınız bir düşünün. 

Artık Beşiktaş’ın nasıl oynadığı, ne yapmak istediği anlaşıldı. Önünde Sivasspor maçı var. Bu maçtan galip ayrılma şanşı çok düşük. Çünkü rakibi, kendisi gibi koşan, önde baskı yapabilen bir takım.

Birde Samet hoca’dan bir ricam olacak. Eğer bu gençlere önem veriyorsan, her maç sonrası onları ortaya atma hocam.

20 Eylül 2012 Perşembe

KARTAL NEREYE KOŞUYOR...


Beşiktaş J.K. Futbol takımı iyi yolda ilerliyor. Ancak Beşikktaş yönetimi ile taraftar arasındaki sorun bir türlü çözülemiyor.

Beşiktaş başkanı Fikret Orman “ 1 bilet veren istifa etsin “ diyor. Ancak kapalı tribün için “ ağırlama” biletlerini yönetim kurulu üyeleri dağıtıyor.

Beşiktaş tarihinde ağırlama olarak dağıtılan tüm biletler, şeref tribünü, Vip, veya numaralıdan verilirken bir anda kapalı tribünden “ağırlama” biletleri ortaya çıktı.

Birçok gazetede çıkan “ Çarşı” bedava bilet istiyor haberleri taraftarı ikiye bölmüştü. Nedendir bilinmez yıllardır Beşiktaş’ın “Asi Çocukları” kralken bir anda istenmeyen, üvey evlat oldular. 1982 yılında Köyiçinde kurulan, deplasman demeden, aç susuz sadece Beşiktaş diyen bu topluluk bir anda “ bedavacı” oldu.
Tüm dünya bu çocukları ayakta alkışlarken, yeni yönetim onlar olmasın diye elinden geleni yapıyor.
Doğru, eksikleri var. Bazen “müşteri” olamıyorlar. Canlarını hiçe sayıp kapalıya geçmek için akrobatlık yapıyorlar. Kartalyuvalarının kayıtlı alıcısı değiller ama onlar 132 desibel ses çıkartıp Beşiktaş diye haykırıyorlar.

Beşiktaş yönetiminin, Beşiktaşlının ayırt edemediği tek şey “Çarşı” Beşiktaşın özel birliğidir. Osmanlıda Yeniçeriler özel birliklerdi. Tımarlı sipahiler savaşır, Yeniçeriler son darbeyi vururlardı. Padişah, Yeniçerileri mutlu edeceği zamanları bilirdi. Yeniçeri olmak için çok çalışılır, olamayan, çekemeyende onlara hep kara çalarlardı.

Çarşı, bedava bilet verin demiyor. Çarşı, S.B. Elazığ maçında kapalı tribün biletlerini 170 tl yaparsan kimse gelemez diyor. Çünkü “ ben evladımın rızkından kesip Beşiktaş’a veriyorum” diyor. Ama Beşiktaş yönetimi dalga geçer gibi derbi maçı fiyatında bilet satarsa ve sonrasında kapalı tribüne “ ağırlama bileti” adı altında bedava bilet dağıtmaya çalışırsa “ biz yokuz” diyor.

www.kartalhaber.com adlı sitede yayınlanan bilet görüntüleri mevcut. Bu biletleri dağıtan yöneticiler ise belli. Şimdi sayın Orman bu biletleri dağıtan yöneticisinin istifasını isteyebilecekmi ? Yoksa bu işte Yıldırım Demirören’den hesap sormayamı benzeyecek.

İşte buna ancak, bu ne lahana, bu ne turşu dersin.


12 Eylül 2012 Çarşamba

BAŞBAKANA MEKTUP...


Bu sefer Beşiktaş değil, Beşiktaş’ı değil, birebir yaşadıklarımı anlatmak istiyorum. Ve bu aslında sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’a sitemim olacak.

Sayın Başbakanım, yıllar önce İstanbul Büyükşehir Belediye başkanıyken sizinle yaptığım röportajda engelliler konusunda çalışmalarınızdan bahsetmiştiniz. Başbakan olduğunuzda bu konuya en fazla önem veren hükümet oldunuz. Ancak, geçen bir hafta boyunca yaptığım yolculuklarda kullandığım toplu taşıma sistemi aslında değişen birşey olmadığını gösterdi.

Sayın Başbakanım, metrobüs kullanarak Kadıköy’den, Beylikdüzüne kadar gittim. Metrobüs’e binmek büyük bir sorun. Çünkü kaldırımdan yaklaşık yarım metre ileride duran bir otobüs var. Metrobüs, Zincirlikuyu’da aktarma yaptırıyor. Yine kaldırımdan yarım metre ötede duruyor. Ben ortez kullandığım için zorda olsa inip binebiliyorum, ancak tekerlekli sandalyede olan bir engelli kesinlikle tek başına inip binemez. Metrobüs duraklarında çalışmayan veya olmayan asansörleri düşünürsek bir engelli toplu taşıma araçlarını kullansa bile maalesef indiği duraktan evine gidemez.

İstanbul bir dünya başkenti olarak lanse ediliyor. Ancak toplu taşıma araçlarıyla bir engellinin seyahat etmesi kesinlikle mümkün değil. Deniz otobüsü, vapur, otobüs, gibi toplu taşıma araçlarına inmek ve binmek maalesef çok zor. Metro tüm bu ulaşım araçları arasında en uygun olabilecek olanı.

Sayın Başbakanım, bunları size anlatmakla olmaz. Sizden tek ricam 1 gününüzü ayırmanız. Etrafınızda kimse olmadan, benimle birlikte tekerlekli sandalyeye oturup bir İstanbul macerası yaşayalım. Gelin  tebdil-i kıyafet yapalım ve tekerlekli sandalyede benim oturduğum Kozyatağından, birlikte sadece toplu taşıma araçlarını kullanarak Beylikdüzüne gidelim. Sonrasında ise yapılacaklara siz karar verin. Bunları sizden istemek bizim hakkımız. Çünkü Şeyh Edebali’nin sözleri bizim yolumuzun ışığı.


9 Eylül 2012 Pazar

ELE VERİR TALKIMI, KENDİ YUTAR SALKIMI



Hentbol takımı parasızlıktan Şampiyonlar Ligi maçlarını deplasmanda
oynuyor, amatör şubeler kapatılıyor ama yönetim kendine maaş bağlıyor!

ELE VERİR TALKINI...

KENDİ YUTAR SALKIMI

Fikret Orman ve arkadaşları, taraftarın projesi FEDA'ya bel bağladı, Beşiktaşlı olan veya olmayanda feda istiyor ama tüm bunlar yapılırken Beşiktaş Futbol Yatırımları Sanayi ve Ticaret AŞ'de görev alan yönetim kurulu üyelerinin maaş almaları, harcamalarının şirketçe ödenmesi kararı pek de hoş durmuyor

GÖREVE gelindiğinden bu yana; 'yanan eve girdik', 'durum vahim', 'enkaz devraldık' söylemlerini ağızlarından düşürmeyen yönetim kurulu, taraftardan fedakarlık beklediklerini her platformda söylüyor. Peki, taraftarın projesi FEDA'ya bel bağlayan ve tüm futbolcuları dahil, Beşiktaşlı olan veya olmayandan talepde bulunan yönetim kendisi bu söylemlere uyuyor mu?
Kombine ya da bir t-shirt alabilmek için yiyeceğinden, içeceğinden, çoluğunun çocuğunun rızkından kesip Beşiktaş'a FEDA olan taraftar, yaşam kalitesini düşürmek pahasına Beşiktaş'ı düşünürken, yönetim kurulu üst düzey yöneticilerinin yaşam kalitesini arttırmak için KAP'a yazı gönderiyor.  7 Ağustos 2012 tarihinde BEŞİKTAŞ FUTBOL YATIRIMLARI SANAYİ VE TİCARET A.Ş. Kamu Aydınlatma Platformuna göndermiş olduğu "Yönetim kurulu üyeleri ve üst düzey yöneticiler için ücret politikasının belirlenmesine ilişkin Yönetim Kurulu kararı" Beşiktaş kulübünün söylemleriyle yaptıklarının birbiriyle çelişmesini kanıtlıyor.
Yazıyı incelediğimizde göze batan ayrıntılar taraftar kandırılıyor mu sorusunun cevabı olabilir.
İlgili yazıda asıl dikkat çekici ve sorun başka bir ücretlendirme isteği. Bilindiği gibi, spor kulüplerinin yönetim kuruluna seçilen kişiler gönüllülük esasıyla göreve gelirler. Hatta ülkemizde bir kulübün başkanı olmak, yönetim kuruluna girebilmek için çok fazla para harcanır. Yönetime geldikten sonra ise para verilir ki, kulübün giderleri karşılansın. En iyi örnek Beşiktaş'ın bir önceki başkanı sayın Yıldırım Demirören. Beşiktaşlı, Demirören'in kulübe para vermesini ve borçlandırmasına laf ederken, şu an yönetimde bulunan kişilerin kendilerine maaş bağlanmasını karara bağlamasına ne diyecek ?
Sayın başkan Fikret Orman maaş almıyor. Ancak, ortada bir gerçek var. Mesela sayın Atıf Keçeçi'nin kağıt üzerinde 1.000 TL maaş aldığı düşünülürse, buna vergi ve sigorta eklenince ortaya 1.800 TL gibi bir rakam çıkıyor. Yani her ay taraftarın Atıf abileri için 60 adet FEDA t-shirt'ü almaları gerekiyor. Diğer yöneticilerin maaşları da eklenirse durumu siz düşünün. Maaşları bir kenara bırakıp gönderilen yazıda var olan başka bir duruma daha bakalım.
Yönetim kurulu üyelerinin harcamaları şirket tarafından karşılanacak. Yani denetleme raporundan bahseden, Beşiktaş'ın kuruşunun hesabını yaptığını söyleyen yönetim maalesef kağıt üzerinde farklı, taraftara farklı konuşuyor. Bütün bunlara taraftar ne diyecek? Yoksa amatör şubeleri kapatma isteğinin sebebi yönetim kuruluna maaş ödeyebilmek için mi?
Beşiktaş Futbol Yatırımları A.Ş.'de bulunan yöneticilerin maaş almasına dair bu gönderi sonrasında kimler maaş alıyor veya almaya devam ediyor olacak ?

Futbol Yatırımları AŞ
Yönetim Kurulu
 Fikret Orman               Yönetim Kurulu Başkanı
Ahmet Kavalcı              Yönetim Kurulu Başkan Vekili
Deniz Atalay                 Yönetim Kurulu Üyesi
Yalçın Kaya Yılmaz        Yönetim Kurulu Üyesi
Seyit Ateş                    Yönetim Kurulu Üyesi
Atıf Keçeci                   Bağımsız Yönetim Kurulu Üyesi
Şafak Şık                      Bağımsız Yönetim Kurulu Üyesi
Denetimden Sorumlu Komite
Atıf Keçeci
Şafak Şık
Kurumsal Yönetim Komitesi
Yalçın Kaya Yılmaz
Şafak Şık



****************************

Hentbol takımı
para kurbanı!

BEŞİKTAŞ yönetimi tasarruf tedbirleri yapacağım derken çok önemli prestij kaybı yaşıyor. Amatör şubesini kapatan, paramız yok diye kadın basketbolu kapatmaya niyetlenen yönetimin son skandalı ise Hentbol Şampiyonlar Ligi'nde yaşandı. Beşiktaş, EHF Şampiyonlar Ligi ön eleme turundaki rakibi Dinamo Minsk'le iki maçını da deplasmanda oynadı.
STATÜ gereği bu ligde rakip takım ev sahibi tarafından ağırlanır. Beşiktaş kulübü rakibinin masraflarını ödememek için iki maçı da deplasmanda oynamak istedi. Dinamo Minsk takımına bu konuda talep gönderildi, Belarus ekibi de kabul etti. Bu Beşiktaş tarihine geçen bir kara leke. Ve dokuz aydır parasını alamayan hentbol takımı şampiyonlar liginden elendi. 

KAP bildirimleri okuyabilirsiniz. pdf ek dosya olarak ilgili linkte bulabilirsiniz.

http://www.kap.gov.tr/yay/Bildirim/Bildirim.aspx?id=228140&imza=imzali






7 Eylül 2012 Cuma

MENDES'İN ELİ...


Transfer sezonu bitti. Quaresma, Nene derken Beşiktaş içinde var olan gerçekler su yüzüne çıkmaya başladı.

SABOTAJ

Beşiktaş içinde var olan transfer karmaşası tek isim üzerinde yoğunlaşıyor. Yapılan, yapılamayan tüm transferlerin, içeride var olan belirsizliğin tek bir ismi var. MENDES
Beşiktaşlı yöneticiler ve teknik heyet bazı oyunculardan kendilerine kulüp bulmasını istedi. Tanju, Atınç, Murat, Quaresma gibi futbolculara bu bildirilmesine rağmen hiçbir girişimde bulunmadılar. Bu futbolcuların ortak noktası menejerlerinin aynı kişi olması.

GÖKHAN SÜZEN GERÇEĞİ;

Beşiktaş Gökhan Süzen transferini bitirip, borsaya bildiriyor. Ancak takas için kullanılacak olan Emre Özkan vazgeçiyor. Bunu saat 17:00’de Samet hocayı arayıp “ ben eve gidiyorum” diyerek bildiriyor. Gökhan Süzen sol kanat oyuncusu, yani Quaresmanın kanadının alternatifi olabilecek oyuncu. Emre Özkan Beşiktaş’dan 2.000 TL maaş, maç başına 5.000 TL ücret alıyor. İstanbul Büyükşehir Belediye 700.000 TL garanti para, maç başına 10.000 TL ücret öneriyor, ancak Emre Özkan kabul etmiyor. Mendes yine devrede.

NENE NİYE OLMADI ?

Ben dahil, bütün basının yanıldığı bir nokta vardı. Bu transferin içinde Mendes gerçeğini maalesef görmemişiz. Nene transferinde hep başka yere bakıldı. Bütün olumsuzluğu maddi nedenlere bağlarken aslında büyük bir oyun oynandığı gerçeği saklı kaldı.
Nene için PSG kulübüne teklifte bulunan ve son anda işin bozulmasının nedeni Mendes. Quaresmanın, Nene transferinden sonra gölgede kalacağı gerçeği nedeniyle, ve kulüp içinde kalması için, Mendes PSG kulübüne Nene için Rus kulübünden 6.ooo.ooo Euro’luk teklif sunmasının ardından maalesef son anda Nene transferi son buluyor.

Beşiktaş üzerinde maalesef Mendes’in eli var. Ve var olmaya devam edecek.  Allah sana sabır versin Beşiktaşlı.


30 Ağustos 2012 Perşembe

LOCA SAVAŞLARI...


Derbi bitti,locası kaldı.

Lig tarihinin en erken derbisi oynanmış, Beşiktaş müthiş bir direnç göstererek fark yiyeceği düşünülen maçı yine hakem hatasıyla maalesef puan kaybıyla bitirmiş.

Beşiktaşlı, Beşiktaş medyası bunları konuşacağına loca savaşlarını konuşuyor.

Derbi oynanmış, ertesi gün  gazetelerde Alex –Aykut tartışması, Aziz Yıldırım’ın anonsu manşetlerde. İşte Beşiktaşlı bunu yaparsa, medya senin locanla ilgilenmez, Alex diye bağırır.

Derbi esnasında, Beşiktaş yöneticisi Mesut Urgancılar’ın eşi ve misafirlerinin bulunduğu locada çıkan tartışmalar nedeniyle gündem bir anda değişti.

Siyah –Beyaz derneğinin locası ile yan yana olan bu locaya Mesut Urgancılar’ın eşi misafirlerini davet etmiş. Galatasaray’ı destekleyen misafirlere yan locadan tepki verilmesi üzerine maalesef istenmeyen olaylar çıkmış.
Yıllar evvel,bir Ankaragücü maçında Ankaragücü başkanının kızları da aynı sorunla karşılaşmıştı. Burada suç tepki verendemi, yoksa bu tepkiye çanak tutanda mı?

Beşiktaş ikinci başkanı maç öncesi bir açıklama yapıyor. “ Galatasaraylılar gelmesin diyor” İstemediklerini belirtiyor. Sonrasında locada olsa bile Galatasaray’a destek vereni gören haklı olarak tepki veriyor.

Fakat bu işin diğer bir yönü daha var. Beşiktaş başkanı,Siyah – Beyaz derneğini çağırıp, bu olayı kapatın, sizler bizim için önemlisiniz dedikten sonra, bir anda resmi siteden böyle bir açıklama yapılıyorsa buda maalesef Beşiktaşlılığa yakışmaz.

Bugün itibarıyla tüm Beşiktaşlılardan ricam, “Gündoğdu” marşını dinlemeleri. Dinleyin ve kötü günde omuz omuza olun. Ama omuzunuzu verdiğinize dikkat edin. 

BU HABERE DİKKAT !!!

GÜNLER ÖNCESİNDEN YAZDIĞIM " İFLAS GERÇEĞİ" YAZISI GERÇEKLEŞİYOR. BEŞİKTAŞLIYA ALLAH KOLAYLIK VE SABIR VERSİN.

Şok... Beşiktaş'ın iflası istendi

Siyah-beyazlılarla yollarını ayıran Mehmet Aurelio, 417 bin 250 euroluk senedin yaklaşık iki aydır ödenmemesi üzerine dün avukatı Teber aracılığıyla mahkemeye başvurdu, Beşiktaş Futbol Yatırımları AŞ’nin iflasını istedi

Şok... Beşiktaş'ın iflası istendi Beşiktaş ile yollarını ayıran Mehmet Aurelio, alacaklarının ödenmemesi üzerine siyah-beyazlılara şok bir dava açtı, iflasını istedi. Sezon sonunda kulüple bağlarını koparan Brezilya asıllı futbolcu, eski dönemden kalan 417 bin 250 euroluk alacağına karşılık, Fikret Orman yönetiminden 2 Temmuz vadeli bir senet almıştı. Ancak senedin günü geldiğinde, siyah-beyazlıların bu borcu ödeyemediği görüldü. Yasal işlemleri başlatan Mehmet Aurelio, ödeme yapılması için bekledi. Fakat bunun gerçekleşmemesi üzerine dün mahkemenin kapısını çaldı.

İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne 2012/207 dosya numarasıyla dün başvuran Aurelio, avukatı Murat Teber kanalıyla siyah-beyazlıların ağır bir yaptırımla karşı karşıya kalmasını istedi. İcra İflas Kanunu gereğince İstanbul 19. İcra Müdürlüğü tarafından borçluya takip uygulandığı belirtilen dava dilekçesinde, sözkonusu borcun mahkemece depo edilmesini, bunun gerçekleşmemesi durumunda ise siyah-beyazlılar hakkında iflas kararı verilmesi talebinde bulundu.

Beşiktaş, bu borcu mahkemenin verdiği süre içerisinde ödememesi durumunda sıkıntılı günler yaşayacak. Ayrıca siyah-beyazlıların, UEFA tarafından verilmiş bir yıl ertelemeli Avrupa Kupaları’ndan men kararı da bulunuyor. Borcun ödenmemesi durumunda bu da devreye girecek, Kartal bir yıl daha Avrupa dışında kalacak.

22 Ağustos 2012 Çarşamba

TAKASım Geldi...



Geçen akşam Beşiktaş J.K. yönetim kurulu 2. Başkanı sayın A. Nur Çebi bir televizyon kanalında Quaresma – Baros takası konusunda açıklamalarda bulundu. Gerçi öncesinde Beşiktaş J.K. başkanı sayın Orman bu takası istediklerini ama taraftar tepkisinden çekindiklerini söylemişti.

Beşiktaş’ın yeni yönetimi  göreve geldiği süreden bu yana yaptıklarıyla “ Gelen gideni aratır” sözünü söyletmek için elinden yapıyor.  Bu sözü söyletebilmek, neredeyse eski başkana altın tepsi içinde kulübü teslim etmek için neler yapmış yönetim.

-          Tüm spor camiasına fakir edebiyatı yaparak futbolcularının başka takımlara gitmesi için zemin yaratmış

-          Kombine ve bilet fiyatlarını umulduğun aksine yüksek tutmuş. Son derbi öncesi kapalıyı yüksek tutarak taraftar gelmesin demek istemiş.

-          Şampiyon olup, üç kupa alan takıma sponsor bulamadığı gibi, takımı ezeli rakibine neredeyse hediye etmiş.

-          Fenerbahçe yönetiminden Vidmar’ı yetiştirmek üzerine almış, pilot takım havası yaratmış.

-          Eriksson’a gelmeden Erkek Voleybol takımının bütçesi kadar tazminat ödemiş, sonra para yok diye şubeyi kapatmış.Bayan voleybol takımı oyuncularının sigorta parasını ödemediği için oyuncular serbest kalmış.

-          Geçmiş yönetimden hesap soracağım diye oy isteyip, halen hesap sormayıp birde üstüne federasyon başkanından gelirleri temlik edip para alınması.

Tüm bunlar olurken Beşiktaş taraftarının göz bebeği, Quaresma’yı kötüleme yarışına giren yönetim, ellerinden bedavaya çıkartmak, hatta neredeyse üstüne para ödemek için her zeminde konuşuyorlar. Beşiktaş iletişim komitesi ne iş yapar, bu konularda ne konuşulması gerektiği söylemeyerek tüm bu oluşuma katıkıda bulunuyor. Ama en kötüsü ve taraftarı asıl üzecek haber, Fernandesin başına gelenler. Fernandes, Egemen’de olduğu gibi, yönetimin fakir edebiyatı yüzünden parasını alamayacağı korkusuyla başka takımlara göz kırpmaya başladı. En kısa sürede Fernandesi sarı lacivert formayla görecek Beşiktaş taraftarı şaşırmasın. Takas derken, taraftar bir (kafayı ) takacak haberleri yok.

15 Ağustos 2012 Çarşamba

BEŞİKTAŞ'A SARIL BAŞKAN...


Bizlerin eskiden bir kaç tane kahramanı vardı. Kara Murat, Tarkan, en fazla Süperman, bilemedin Batman.

Şimdilerde kahraman bol. Süperman’in, Kara Murat’ın, Tarkan’ın esamesi okunmuyor. Birde bize özel kahramanlar vardı. Necip Fazıllar, Deniz Gezmişler, Optikler, Süleyman Sebalar.

Bizim kahramanlarımız ayrıydı,  güzeldi. Onlara dokunabilirdik. Onlar gibi olmak isterdik. Onlara dert yanabilir, sohbet eder, ağladıklarını güldüklerini duyardık.

Şimdi onları ararken, kendi kahramanlarımızı tekrar yaratma çabasına girenler var.  Kahramanlık gazetelere haber vererek olmaz. Kahramanlık sanal olmaz.

Sevabında, günahında gizlisi doğrudur. Yıllar evveline gidelim. Belki sır olan bir gerçeği açıklayalım. Aslında açıklanmaması gereken bir durum ama farz oldu. Aracı olan kişinin ismini veremeyeceğim çünkü sözüm var.
Yıllar evvel Metin –Ali – Feyyaz dönemlerinde Beşiktaş kulübü futbolcuların maaşlarını ödeyemiyorlardı.  Kulüp zor durumdaydı. İş adamı olmayan ama Beşiktaş terbiyesi ile yetişmiş  efsane başkan sayın Süleyman Seba gizlice Basın sitesindeki evini satılığa çıkarttı. Bu işi başka bir kişiye devrederek kendi adının kullanılmamasını istedi. Gizlice yürütülen satış işlemi sonrasında ev satıldı futbolcuların parası ödendi ve kriz aşıldı. Ev yanıyor demeden, yalvarmadan, yakarmadan,ağlamadan. Bir Beşiktaşlı gibi, mağrur ve dik.

İşte o günlerden bu günlere.

Sayın Fikret Orman evini satmış, çalışanların maaşları ödenmiş. Çalışanlara soruyorum  dört aydır maaş alamıyoruz diyorlar.

Sayın Orman’dan tek ricam, basında kendisinin bir bayana sarılmış fotoğrafları var. Bu bel altı vurmaktır. Doğru veya yalan beni ve Beşiktaşlıyı ilgilendiren bir durum değil. Kendisinin böyle bir hataya düşüceğini, böyle bir duruma niyet edeceğine inanmıyorum.Bunu yayınlayanları doğru bulmuyorum ama kendisinede bir çift lafım var. Bu bayan yakınız olabilir ama ona sarılacağınıza Beşiktaşlı sizden kendisine sarılmasını bekliyor. Bence, önce Beşiktaş’ı, Beşiktaşlıyı kucaklayın. Sonra gezer tozarsınız. Siz Beşiktaşlıya sarılın, merak etmeyin o zaman Beşiktaşlı size sarılmak değil, siper olur.

14 Ağustos 2012 Salı

İYİ, KÖTÜ, ÇİRKİN

BUGÜN İTİBARIYLA RS FM ( RUSYANIN SESİ ) 106.4 İLE ANLAŞTIK. BUNDAN BÖYLE SALI-ÇARŞAMBA-PERŞEMBE AKŞAMLARI SAAT 20:00 - 22:00 ARASINDA SİZLERLE BİRLİKTE OLACAĞIZ.


GÜNEŞ GAZETESİ SPOR MÜDÜRÜ ORHAN BALAL

HABERTÜRK GAZETESİ KÖŞE YAZARI - YORUMCU EMRAH ÖNER

GÜNEŞ GAZETESİ KÖŞE YAZARI - YORUMCU HALUK KESİM

106.4 RS FM. 

İLK PROGRAM 22 AĞUSTOS ÇARŞAMBA SAAT 20:00 




11 Ağustos 2012 Cumartesi

SEZON BAŞLARKEN

2012 -2013 futbol sezonu başlıyor.
Yeni sezonda yine radyo mikrofunum açık olacak. Pazartesi'den, cumaya her akşam sizlerle birlikte olacağım. Bu sefer ekip biraz sıradışı ve fazlaca sivri.
Habertürk gazetesinin sivridili Emrah Öner
Güneş gazetesi spor müdürü Orhan Balal
Ve ben Haluk Kesim sizlerle birlikte olacağız.
Hangi radyo diye sorarsanız, lig başlamadan gazete ve sosyal paylaşım sitelerinden duyuracağım.
Güneş gazetesinde köşe yazılarım devam edecek.
Televizyon konusunda ise halen görüşmelerim devam ediyor. En kısa sürede ekranlarda beni görme imkanınız olabilir. Ancak kesin bir anlaşma söz konusu değil.

Bu sezon güzel bir lig olacak gibi gözüküyor. Ligin başında hemen belirtmek isterim. Bu sene Orduspor'un büyük bir çıkış yapacağına inanıyorum. Hayal kırıklığı ise Bursaspor, Beşiktaş, Trabzonspor ve Galatasaray olabilir.
Fenerbahçe'nin geçen sene kaybettiği şampiyonluğu alacağına, şampiyonlar liginde başarılı olacağına inanıyorum.
Güzel bir sezon olsun.

Sezon başladığında mikrofon başında " Üç Büyükler" programında görüşelim.




8 Ağustos 2012 Çarşamba

İNANMAK İSTİYORUM...


Bütün dertler bitti şimdi sırada İnönü’nün çimleri var.

Beşiktaş – Galatasaray derbisine çimler yetişecek mi? İşte bütün mesele bu. Stad patates tarlasıymış, beleş tepeden çekilen resimler varmış.

Bütün medya, bütün Beşiktaşlı muhabir veya yazarlar stadın çimleri için bir sürü yorum yaptı. Oysa bunun yolu çok basit. Açarsın telefonu sorumlusuna ve sorarsın. Yönetici veya stad müdürü bunun muhatabıdır.
Sorduğun soruya aldığın cevap, “ merak etmeyin, en iyi şekilde yetişecek” deniliyorsa yapacak tek şey o günü beklemek olur.

O gün beklenir, stada gidilir, sahaya bakılır, çimler gözlemlenir, eğer denilen olmadıysa Kemal Sunal’ın Tosun Paşasında olduğu gibi sorumlulara o otların yenmesi için ricacı olunur.

Onun dışında ne desek yalan, ne desek yanlış. Beşiktaş başkanı yalan söylemez, Beşiktaş yöneticisi yalan söylemez dedi sayın Orman. Kendisi stadın yetişeceğini iletti. Ancak kendisinden bir ricam olacak. Stad belki yetişecek, ama stadın çimlerinin olmasının bir önemi yok, stadın yıkılma riskini ne yapacaksınız ?

Stad demişken, resmi rakamlar açıklanırsa iyi olur. Bu zamana kadar kombine sayısı ne kadar ?

Tüm bu stad hengamesi içinde yöneticilerin ve resmi siteden yapılan açıklamalar dikkatimi çekti. Yöneticiler her hangi bir haberi sevmez veya doğru bulmuyorlarsa agresif bir tavır içinde doğruyu göstermek veya belgelemek yerine yaptık oldu mantığı içinde haraket etmekteler.

Sevgili Beşiktaş yönetimi, bence biraz dikkatli olun. Stad için atıp tutarsınız, yetişecek diye asıp kesersiniz. Açık kapı bırakmazsınız, sonra olmazsa kaçacak  kapı bulamazsınız.

Bu iş eski yönetimden hesap sormaya benzemesin. Hesap soracağız deyip, eski başkandan borç almaya devam etmek, yardım istemek ne derece doğru bir anlatın bize, o zaman stada inanalım


4 Ağustos 2012 Cumartesi

BEŞİKTAŞIN DOĞRU VE YANLIŞLARI...


Yazarımız Haluk Kesim Beşiktaş yönetiminin izlediği politikayı, Beşiktaş'ın doğru ve yanlışlarını masaya yatırdı
AKLA KARAYI BULMAK GEREK
Beşiktaş yönetimi aymazlık içinde. Bugün siyah denilene, ertesi gün beyazmış demek akil Beşiktaşlı'nın yapacağı iş olmamalı. Seçilmişlere maaş vermek yerine gerçek profesyonellerin yetkilendirilmesi şart!
 SÜPER Lig'in başlamasına günler kala Beşiktaş Jimnastik Kulübü'ne bakıp, eğriyi doğruyu ortaya koymak gerekiyor. Beşiktaş'a kulüp olarak mı; yoksa sadece futbola endekslenmiş bir anlayışla mı bakmak lazım.
Ne yazık ki; Beşiktaş'ın yeni yönetimle birlikte sorunlardan kurtulma çabası sadece futbola endeksli. Doğru ve yanlışları bu açıdan bakarak değerlendirmek gerekiyor.
Sadece Beşiktaş'ın değil tüm kulüp yönetimlerinin artık zengin işadamları yerine profesyonel yöneticilere bırakılması şart. Profesyonel yönetici derken de, kulağıma gelen seçilen yöneticiye maaş vermeyi değil, her branşın başına işin ehlini atamayı kast ediyorum.
AMATÖRLÜK
İŞTE bu olmayınca, örneğin dünyanın sayılı oyuncularından Quaresma'nın neredeyse bedavaya başka takıma verilmesi için kötüleme yarışına girilir. Bu kesinlikle amatörce.
Beşiktaş yıllardır spor hukukçuları ile çalışmamanın acısını çekiyor. Ülke hukuku ile uluslararası spor hukuku karıştırılıp maalesef milyonlar sokağa atılıyor. Örnek mi? Eriksson. Yönetici bu tazminatı cebinden verdiğini belirtiyor. Özrü kabahatinden büyük! Çünkü o para ile voleybol şubesi ayakta kalabileceği gibi, bir çok amatör branş rahat nefes alabilirdi. Yangın çıkmış eve giriliyor, zorluk edebiyatı yaparken o paralar sokağa atılıyorsa bunun adı amatörlüktür.
GELELİM FUTBOLA
FUTBOL takımında değişim rüzgarı eseceği belirtilirken, gençleşme operasyonu adı altında Escude, McGregor, Uğur Boral gibi isimlerin takıma alınması, bek sıkıntısı çekilirken Tanju veya Rıdvan'ın elden çıkartılması hangi mantığın eseri. Amaç öz kaynaksa, uygun rakamlara futbolcu kazanmaksa, Cisse gibi, Tuncay gibi, veya her biri otuz yaşın üzerinde transfer yapma niyeti ne ola?
Yönetimin doğrularını görmek içinse epey bir çaba harcamak gerekiyor.
Transfer yanlış, transferde izlenen politika yanlış, tek doğru göstermelik de olsa hazırlık kampına gençleri çağırmak. Öz kaynak ve gençleştirme politikası doğru olsa, Ersan, Cenk, Tanju, Rıdvan, Mustafa, Mehmet, Quaresma gibi oyunculardan daha iyi randıman almanın yollarını aranırdı.
FAKİR EDEBİYATI
Yönetimin yapması, dikkat etmesi gereken çok daha farklı. Öncelikle fakir edebiyatından vazgeçilmesi, insanları felakete hazırlamak yerine yapılması gerekenleri öğretmek gerekiyor. Kapalıçarşı Beşiktaşlılar Derneği'nin iftar yemeğinde sayın Fikret Orman'ın konuşmasının özeti "Lütfen bize yardım edin" diye bağırmaktı. Beşiktaş kulübü bu kadar acz içinde gösterilmez, gösterilemez.
BU SESLERE KULAK VERİN
Beşiktaş Kulübü'nde gerçekleri artık tüm akil adamlar dile getiriyor.
Beşiktaş yönetimi eski yönetimden hesap soracağım dedikten sonra sormamak için elinden geleni yapıyorsa...
Senedin süresi dolup, icrayı kapıda bekletiyorsa...
Bugün dediğini yarın değiştiriyorsa...
Hâlâ eski yönetimden para alıyor, eski başkandan yani TFF'den borç istiyor ve ona biat ediyorsa...
Taraftar FEDA projesini çıkartırken, yönetim para kazanma yolunda adım atamayıp, FEDA ismini ve kulüp verilerini bir Fenerbahçeli'ye veriyorsa,
Bu yönetime maalesef kimse inanmaz!
Tüm bunlara rağmen yönetim çok doğru bir iş yaparak işinin ehli bir profesyoneli, bir Beşiktaşlı'yı Sportif Direktör yaptı. Ali Reşat Çağan, Beşiktaş için büyük kazanç olacaktır. Haziran ayında bu oluşumu okurlarımızla paylaşmıştık.
Beşiktaş'ın iyi günler görmesi için gerçekten profesyonellere ihtiyacı var.

TRANSFER ŞAMPİYONLUĞU SMS'DEN GEÇER

 Türkiye'de özel televizyon kanalları ilk kurulduğunda birçok ünlü isim bu kanallara alındı. Sunuculuk, diziler, yarışmalar ve en önemli...